Edebiyat yapma ne demek ?

Sena

New member
Edebiyat Yapma Ne Demek? Farklı Yaklaşımlar ve Tartışmalar Üzerine Düşünceler

Merhaba forumdaşlar,

Bugün, aslında birçoğumuzun sıkça duyduğu ama tam olarak ne anlama geldiğini bazen sorgulamadığı bir konu üzerine konuşmak istiyorum: "Edebiyat yapma". Genelde, özellikle gençlik dönemlerinde, insan bir şekilde birine “Edebiyat yapma!” der ve bu cümle, genellikle birinin gereksiz yere duygusal ya da soyut bir şekilde konuştuğu anlarda kullanılır. Ama gerçekten edebiyat yapma nedir? Edebiyat yapmanın, kelimelerle oynamanın, hayal gücünü ve dilin derinliklerini kullanmanın toplumsal anlamları ve bireysel etkileri nelerdir? Bu konuya biraz daha derinlemesine bakalım ve farklı bakış açılarıyla tartışalım. Erkekler genelde bunun anlamını daha çok "abartma" ya da "gerçekten olanı gizleme" şeklinde ele alırken, kadınlar daha çok “duygusal bir yön” olduğunu ve toplumsal baskıları anlamanın bu terime dahil olduğunu savunabilir. Peki ya siz? Hangi açıdan bakıyorsunuz?

Edebiyat Yapma: Erkeklerin Objektif ve Veriye Dayalı Bakış Açısı

Erkeklerin, "Edebiyat yapma" ifadesine olan yaklaşımı genellikle daha objektif ve olgusal bir biçimde şekillenir. Erkekler, bu tür ifadeleri sıklıkla, “gerçekten olmayan şeyleri abartma” veya “duygusal olarak gerçeklikle bağ kurmama” olarak değerlendirebilirler. Onlara göre, edebiyat yapmak, gerçek dışı veya abartılı bir dil kullanarak durumu saptırmak anlamına gelir. Bu bakış açısı, daha çok dilin işlevsel ve pragmatik kullanımına dayalıdır; dilin doğru ve yerinde kullanılması gerektiği görüşünü savunurlar.

Örneğin, bir erkek arkadaşına “Edebiyat yapma” dediğinde, aslında o kişinin gereksiz yere duygusal bir dil kullandığını ve olayları büyüttüğünü düşünüyordur. Burada, erkeklerin dilin doğruluğunu ve netliğini önemsemesi, onları edebiyat yapmanın gereksiz bir şey olduğunu düşünmeye iter. Erkeklerin büyük bir kısmı, olayları ve durumları daha somut bir şekilde algıladıkları için, edebiyat yapma durumunu “gerçekten bahsedilen şeyi abartma veya gizleme” olarak görürler.

Bu nedenle erkekler, dilin sadelikten ve gerçeklikten sapmaması gerektiğini savunurlar. “Edebiyat yapma” deyimi onlara göre, gereksiz ayrıntılara giren ve olayı olduğundan farklı şekilde anlatan kişilere söylenen bir uyarıdır. Hatta bazen "Edebiyat yapma" derken, kişinin kendisini ya da durumu olduğundan daha farklı bir şekilde sunması, erkekler için daha çok bir güvensizlik yaratır. Bu da, erkeklerin iletişimde daha doğrudan ve açık olmayı tercih etmelerinden kaynaklanır.

Edebiyat Yapma: Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etki Odaklı Bakış Açısı

Kadınların "Edebiyat yapma" kavramına yaklaşımı ise genellikle daha duygusal ve toplumsal açıları içerir. Kadınlar, bu ifadeyi duyduklarında, daha çok içsel duyguların, toplumsal baskıların ve duygusal dünyalarının etkisi altında düşünüyorlar. Bir kadın, “Edebiyat yapma” denildiğinde, genellikle bunun daha çok bir duygusal savunma mekanizması ya da sosyal bir tepki olduğunu hissedebilir.

Kadınlar için edebiyat yapmak, bazen yaşadıkları baskılarla başa çıkma yoludur. Toplumda kadınların kendilerini yeterince güçlü ve özgür bir şekilde ifade etmeleri zordur. Bu yüzden, "Edebiyat yapma" ifadesi, toplumsal bir kalıp olarak kabul edilebilir. Kadınlar, özellikle sosyal normlara karşı bir direniş olarak duygusal yoğunluklarını ve düşüncelerini kelimelere dökerken, bazen "fazla" olarak algılanabilirler. Ancak, kadınlar bu durumda, "fazla" olmaktan çok, kendilerini en iyi şekilde ifade etmeye çalıştıkları için edebiyat yapmanın toplumsal bir anlamı da vardır.

Kadınlar, bazen "Edebiyat yapma" ifadesini, sosyal bir yapıyı eleştirme, duygusal olarak kendilerini savunma ya da iç dünyalarını dile getirme çabası olarak görürler. Özellikle bir kadın duygu yoğunluğu yüksek bir dil kullanıyorsa, bu durumu abartılı olarak değerlendirenler olabilir. Ancak kadınlar, bu edebi anlatımı çoğu zaman kendilerini var etme, toplumsal normlara karşı bir tür özgürlük alanı yaratma aracı olarak kullanırlar.

Özellikle aşk, ilişkiler ve kişisel deneyimler söz konusu olduğunda, kadınların edebiyat yapmaları, kendilerini yeniden tanımlamak ya da duygusal olarak "görülme" isteklerinin bir dışa vurumudur. Bu bakış açısına göre, "Edebiyat yapma" yalnızca abartı ya da boş bir anlatım değil, bir tür kimlik inşası, bir tür toplumsal eşitsizlikle yüzleşme şeklidir.

Edebiyat Yapma: Duygusal ve Gerçekten Olan Arasındaki Fark

Her iki bakış açısını birleştirdiğimizde, "Edebiyat yapma" kavramının aslında hem bireysel hem de toplumsal bir boyut taşıdığını görebiliriz. Erkekler için dil, daha çok pragmatik bir araçtır ve edebiyat yapmak, genellikle "gerçek olmayan bir şey söylemek" anlamına gelir. Oysa kadınlar için edebiyat, bir duygu biçimi ya da toplumsal bir tepki olarak değerlendirilebilir. Kadınlar için dilin abartılı kullanımı, çoğu zaman duygusal bir çıkış ya da toplumsal bağlamdaki bir tepkidir.

Peki, sizce bu bakış açıları arasında gerçekten bir örtüşme var mı? Erkeklerin daha gerçekçi ve doğrudan bir dil kullanma eğilimleri, kadınların duygusal anlatımlarını anlamakta zorluk çekmelerine mi neden olur? Ya da kadınların edebiyat yapmalarının, erkekler tarafından "gereksiz" ya da "abartılı" olarak mı görüldüğünü düşünüyorsunuz?

Sonuç Olarak...

Edebiyat yapma meselesi, sadece dilin nasıl kullanıldığıyla ilgili değil, aynı zamanda toplumsal bağlamda kişinin kendini nasıl ifade ettiğiyle de alakalı. Erkeklerin dilin doğruluğuna ve gerçekliğine olan düşkünlükleri, kadınların ise duygusal ifadelere ve toplumsal baskılara karşı gösterdikleri direnç, bu kavramın anlamını çeşitlendiriyor. Edebiyat yapma, bazen bir abartı olabilirken, bazen de kendini ifade etmenin en doğal yolu haline gelebilir. Peki sizce, “Edebiyat yapma” kavramı, yalnızca duygusal bir fazlalık mıdır yoksa toplumsal normlara karşı bir tür ifade özgürlüğü müdür?
 
Üst