Domates Susuz Kalırsa Ne Olur ?

Irem

New member
Domates Susuz Kalırsa Ne Olur?

Forumdaşlar, bu yazımda sizlere her birimizin kalbini bir şekilde etkileyebilecek, içsel bir yolculuğa çıkaracak bir hikâye paylaşmak istiyorum. Lütfen gözlerinizi kapatın, bir an için hayal edin: Bir domates bitkisi, tıpkı bizim gibi, bir varlık. Ve o bitkinin yaşamını sürdürebilmesi için en önemli şey su… Ama bir gün, o su kaybolursa, ne olur?

Hikâyemi, size sadece kuraklıkla ilgili bir uyarı değil, aynı zamanda bir insanın duygusal ihtiyaçlarıyla ilgili derin bir anlam taşıyan bir hikâye olarak sunuyorum. Hadi başlayalım...

---

Bir zamanlar, sessiz bir köyde büyükçe bir bahçe vardı. Bahçede rengarenk sebzeler, meyveler ve çiçekler büyür, birbirine sarılarak güneşin ışığını almak için yarışırlardı. O bahçenin en güzel bitkilerinden biri, sağlıklı ve güçlü domatesler yetiştiren bir domates bitkisiydi. Adı Lila’ydı. Lila, her sabah güneşin doğuşuyla birlikte başını okşayan rüzgarla uyanır ve toprağın derinliklerinden aldığı besinle büyürdü. Gözlemi zor olsa da, Lila'nın bu dünyadaki en büyük ihtiyacı, yaşamını sürdürebilmek için suya olan bağlılığıydı.

Bir gün, köyün sakinleri kuraklıkla karşı karşıya kaldılar. Yağmur uzun zamandır düşmemişti. Herkes nehirlerin azaldığını, tarlaların çatladığını, toprağın kuruduğunu görüyordu. Ama kimse ne yapacağını tam olarak bilmiyordu. Bahçelere su taşıyan hortumlar artık işe yaramaz olmuştu. O gün Lila suyun azalmakta olduğunu hissetti. İlk başta biraz endişelendi ama sonra bir şeylerin yanlış olduğunu anlamaya başladı. Toprağındaki nemin yavaşça çekildiğini, her geçen gün biraz daha zayıfladığını fark etti.

Bununla birlikte, köyde yaşayan insanlar arasında bir fark vardı. Erkekler çözüm arıyordu, stratejik düşünmeye odaklanmışlardı. Kadınlar ise her şeyi daha derinden hissediyor, empatik bir şekilde yaklaşmaya çalışıyorlardı.

---

Bir sabah, köyde yaşayan Tarık, bu krize çözüm bulmaya karar verdi. Bahçedeki her bir bitkiyi kurtarmak için bir plan yapmaya koyuldu. O, çözüm odaklı bir adamdı; elinden her iş gelirdi. Tarık, bahçedeki domateslere su taşıyabilmek için yeni bir sistem kurmayı planlıyordu. Ancak her adımı, her planı, ne kadar iyi olursa olsun, aynı zamanda bahçedeki hayatı bir adım daha kurutuyordu. Her su damlası daha da azalıyordu. Yavaşça, Tarık’ın planları, umudu kadar etkisiz hale gelmeye başladı. Su olmadığı için her şey ne kadar stratejik olursa olsun, bir anlam taşımıyordu.

O esnada, köydeki Nehir adında bir kadın vardı. Nehir, her sabah bahçedeki bitkilerin durumuna bakar, tüm köydeki herkesin ruh halini anlayabilecek kadar ince bir duygusal zekâya sahipti. O, erkeklerin aksine, çözüm aramak yerine, bitkilerin ne hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Her gün bahçedeki Lila'yı izlerken, onun kuraklıkla nasıl savaştığını ve bu zor zamanlarda ona nasıl yardımcı olabileceğini düşündü. Nehir, gözlerinde bir umut ışığıyla Tarık’a yaklaştı.

“Tarık, belki de bu kadar çok çözüm aramak yerine, önce bu durumu kabul etmeliyiz. Bu dünya bazen susuz kalır, bazen hepimizi zorlar. Ama biz, bu bitkileri sevgiyle besleyebiliriz. Lila'yı da, bizleri de en çok ihtiyacımız olduğunda, birbirimize destek olarak kurtarabiliriz,” dedi Nehir, yumuşak bir tonda.

Tarık bir an Nehir’e bakıp derin bir nefes aldı. "Ama bu bitkiler susuz kalırsa nasıl hayatta kalabilir? Bizim bir şeyler yapmamız gerek," diye itiraz etti.

Nehir gülümsedi ve sessizce yanındaki domatesi, Lila'yı işaret etti. “Lila, kendini çok iyi hissediyor. Toprağında aldığı her damla suyu değerli bir şekilde kullanıyor. Belki de her şeyin bir zamanı vardır. Bizim çözüm aramaktan ziyade, ona biraz daha sevgi ve şefkat gösterebilmemiz gerek.”

---

Günler geçtikçe, köydeki insanlar Lila’nın yavaşça susuz kaldığını fark etmeye başladılar. Fakat Nehir’in sözleri, insanlara sadece çözüm değil, aynı zamanda bu zor zamanlarda birbirlerine nasıl daha yakın olabileceklerini hatırlatmıştı. Her bir insan, kendi tarzında çözüm ararken, bir yandan da Lila’yı ne kadar çok sevdiğini hissetti ve ona nasıl değerli olduğunu gösterdi.

Bir gün, Lila sonunda kuraklığa dayanamayarak solmaya başladı. Ama o solarken bile, etrafındaki insanlar, ona sadece su değil, aynı zamanda sevgi ve umudu verdiler. Tarık, sonunda fark etti ki bazen çözüm aramak yerine, bazen sadece kabul etmek, yalnızca birinin yanında olmak yeterli olabiliyor.

---

Bundan sonra köydeki herkes, suyun ne kadar değerli olduğunu öğrendi. Ama aynı zamanda, insanın ihtiyaç duyduğu şeyin sadece maddi değil, aynı zamanda duygusal anlamda da doğru bir destek olduğunu fark ettiler. Lila’nın kuraklıkla savaşı, onlara hayatın zorluklarını kabullenmenin, çözüm aramaktan daha derin bir anlam taşıdığını gösterdi.

Sevgili forumdaşlar, sizlere de sorum şu: Bizler, hayatın susuzluğunda neye su taşıyoruz? Çözüm ararken duygularımızı göz ardı etmek, gerçekten bir çıkış yolu sunar mı? Yorumlarınızla, hikâyeme dair düşüncelerinizi paylaşmanızı çok isterim.
 
Üst