Murat
New member
Taban Alanı Nasıl Hesaplanır? Bir Formülün Ardındaki Hikâye
Selam dostlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Ama bu öyle sıradan bir hikâye değil; içinde biraz matematik, biraz insanlık, biraz da duygunun sıcaklığı var.
Bazen bir formül, bir öğretmen ya da bir çocuk bize sadece bir hesaplamayı değil, hayatın anlamını da öğretir.
Bu hikâye de öyle bir şey...
Hazırsanız, taban alanının nasıl hesaplandığını anlatan ama aslında “hayatta temelin ne olduğunu” sorgulatan bir yolculuğa çıkalım.
---
Bir Yaz Akşamı: Eski Bir Defterin Sayfaları
O yaz akşamı, Ali eski bir defteri buldu.
Üzerinde solmuş mürekkeple yazılmış bir başlık vardı:
“Taban Alanı Nasıl Hesaplanır?”
Ali gülümsedi. Bu defteri yıllar önce lisede geometri hocası Füsun Hanım’ın dersinde tutmuştu.
O zamanlar sadece bir formüldü bu: “Taban Alanı = taban uzunluğu x yükseklik.”
Ama yıllar sonra, o basit formül, çok daha derin bir anlam kazanacaktı.
Ali artık kırklı yaşlarındaydı; bir inşaat mühendisi olarak yıllardır sayılarla, ölçülerle uğraşıyordu.
Ama o gün, eline aldığı eski defter, onu geçmişe götürdü…
Sınıfın önünde tahtaya tebeşirle yazı yazan Füsun Hanım’ı, yan sıradaki sessiz ama dikkatli öğrencisi Elif’i,
ve o zamanki kendisini — hesap yaparken bir yandan hayallere dalan o çocuğu — hatırladı.
---
Füsun Hoca: Matematikten Fazlasını Öğreten Kadın
Füsun Hoca o yıllarda sadece formül anlatmazdı; o, formülün içindeki hayatı da gösterirdi.
Bir gün derste tahtaya bir üçgen çizip şöyle demişti:
> “Bakın çocuklar, taban alanı sadece bir şeklin alt kısmı değildir.
> O, bütün yapının yükünü taşıyan temeldir.
> Eğer taban doğru hesaplanmazsa, hiçbir yükseklik kalıcı olmaz.”
Elif o gün not defterine şöyle yazmıştı:
“İnsanın kalbinde de bir taban alanı vardır; güven, sevgi ve anlamdan oluşur.”
Ali bunu o zaman fark etmemişti. Ama yıllar sonra, kendi hayatında dengeleri kaybettiğinde, o cümle yankılandı zihninde:
“Temel doğru değilse, yükseklik anlamsızdır.”
---
Ali’nin Dünyası: Hesaplarla Kurulan Hayat
Ali mühendis olmuştu. Her sabah projelere bakar, metrelerle, santimetrelerle uğraşır, taban alanını titizlikle hesaplardı.
Ama kendi hayatının taban alanını hiç ölçmemişti.
Evlenmişti, çocukları olmuştu, ama bir gün fark etti ki, ne kadar yüksek binalar yaparsa yapsın, iç dünyasında bir boşluk vardı.
O gün iş yerinde yeni bir proje geldi:
Bir kültür merkezinin temel planını çizecekti.
Ama ilginçtir, projenin ortağı o eski sınıf arkadaşı Elif’ti.
Aradan geçen yıllara rağmen, Elif’in adı dosyada yazarken bile Ali’nin içi ısındı.
Belki de hayatın çizdiği o eğriler, onları yeniden aynı düzleme getirmişti.
---
Elif’in Dünyası: Duyguların Geometrisi
Elif artık bir mimardı.
O, çizgileri duygularla birleştiren bir tasarımcıydı.
Bir binaya bakarken sadece duvarları değil, insan ilişkilerini de düşünürdü.
Projeyi konuşmak için bir araya geldiklerinde Elif, masaya kâğıdı yaydı ve gülümseyerek sordu:
> “Ali, taban alanını nasıl hesaplıyorduk hatırlıyor musun?”
Ali refleksle yanıtladı:
> “Taban uzunluğu çarpı yükseklik tabii.”
Elif başını iki yana salladı, gözleri gülüyordu:
> “O formül doğru ama eksik.
> Çünkü bir yapının tabanını sadece ölçüler değil, amacı da belirler.
> Eğer neyi taşıyacağını bilmiyorsan, o alan hiçbir şeyi ayakta tutamaz.”
Ali o anda anladı.
Yıllardır sayılarla ölçtüğü dünyada, duygularla kurulan temelleri unutmuştu.
Belki de taban alanı sadece zeminin değil, insanın vicdanının da ölçüsüydü.
---
Bir Formülün İçindeki Hayat: Alan = Genişlik x Derinlik
Elif projede bir öneri sundu:
Binanın girişinde bir “insanlık alanı” yaratmak.
Yani herkesin bir süre durup nefes alacağı, geçmişini hatırlayacağı bir köşe.
Ali önce buna “gereksiz detay” gözüyle baktı.
Ama Elif’in şu sözleri, her şeyi değiştirdi:
> “Ali, bir binanın tabanı sağlam olabilir ama eğer insanların kalbinde yer etmiyorsa, o yapı asla kalıcı olmaz.”
O an Ali fark etti ki, taban alanı aslında sadece yüzey ölçüsü değil, duygusal kapasite anlamına da geliyor.
Bir insanın kalbi de bir yapı gibiydi:
Ne kadar genişse, o kadar çok sevgiyi, affı, anlayışı barındırabiliyordu.
O yüzden belki de doğru formül şuydu:
Taban Alanı = Genişlik (akıl) x Derinlik (kalp)
---
Erkek ve Kadın Zihninin Kesişimi: Matematik ve Empati
Ali’nin mühendis zihniyle Elif’in mimar ruhu birleştiğinde, ortaya sadece bir bina değil, bir felsefe çıktı.
Ali her şeyi ölçmeye çalışıyordu — stratejik, düzenli, çözüme odaklı.
Elif ise her şeyi hissetmeye çalışıyordu — empatik, anlamlı, insana dokunan.
Projeleri ilerledikçe fark ettiler ki, tıpkı bir taban alanı gibi, birbirlerinin fikirlerini taşıyorlardı.
Ali’nin planları sağlamlık getiriyor, Elif’in dokunuşları insanlık katıyordu.
Yani denge, akıl ve kalp arasındaki ortak zeminde doğuyordu.
İşte o zaman anladılar:
Bir yapının temeli kadar, bir ilişkinin, bir toplumun, bir hayatın da taban alanı vardır.
Ve o alan, sayılarla değil, duygularla ölçülür.
---
Bir Hatıra, Bir Ders: Füsun Hoca’nın Mirası
Kültür merkezi tamamlandığında, açılış günü duvarda bir yazı asılıydı.
Elif’in fikriydi bu.
Üzerinde şu cümle yazıyordu:
> “Taban alanı, sadece bir zemini değil, bir insanın değerlerini taşır.” – Füsun Hoca
Ali o yazıya uzun uzun baktı.
Gözleri doldu.
Füsun Hoca’nın sesini yeniden duyar gibiydi.
O anda fark etti ki, aslında herkes hayatında bir “taban alanı” arıyor:
Kimi sevgide, kimi inançta, kimi bir formülde...
---
Sonuç: Hayatın Formülü
Bir yapının taban alanı, onun sağlamlığını belirler.
Bir insanın taban alanı ise, onun kim olduğunu.
Belki de bu yüzden, hayatın en doğru formülü hâlâ şu kadar basit:
> “Ne kadar sağlam bir temel kurarsan, o kadar yükselebilirsin.”
Ama dostlar, unutmayın:
O temeli sadece sayılarla değil, duygularla da inşa etmek gerekir.
Şimdi size soruyorum forumdaşlar;
Siz kendi hayatınızın taban alanını nasıl ölçüyorsunuz?
Akıl mı daha geniş sizde, yoksa kalp mi daha derin?
Selam dostlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Ama bu öyle sıradan bir hikâye değil; içinde biraz matematik, biraz insanlık, biraz da duygunun sıcaklığı var.
Bazen bir formül, bir öğretmen ya da bir çocuk bize sadece bir hesaplamayı değil, hayatın anlamını da öğretir.
Bu hikâye de öyle bir şey...
Hazırsanız, taban alanının nasıl hesaplandığını anlatan ama aslında “hayatta temelin ne olduğunu” sorgulatan bir yolculuğa çıkalım.
---
Bir Yaz Akşamı: Eski Bir Defterin Sayfaları
O yaz akşamı, Ali eski bir defteri buldu.
Üzerinde solmuş mürekkeple yazılmış bir başlık vardı:
“Taban Alanı Nasıl Hesaplanır?”
Ali gülümsedi. Bu defteri yıllar önce lisede geometri hocası Füsun Hanım’ın dersinde tutmuştu.
O zamanlar sadece bir formüldü bu: “Taban Alanı = taban uzunluğu x yükseklik.”
Ama yıllar sonra, o basit formül, çok daha derin bir anlam kazanacaktı.
Ali artık kırklı yaşlarındaydı; bir inşaat mühendisi olarak yıllardır sayılarla, ölçülerle uğraşıyordu.
Ama o gün, eline aldığı eski defter, onu geçmişe götürdü…
Sınıfın önünde tahtaya tebeşirle yazı yazan Füsun Hanım’ı, yan sıradaki sessiz ama dikkatli öğrencisi Elif’i,
ve o zamanki kendisini — hesap yaparken bir yandan hayallere dalan o çocuğu — hatırladı.
---
Füsun Hoca: Matematikten Fazlasını Öğreten Kadın
Füsun Hoca o yıllarda sadece formül anlatmazdı; o, formülün içindeki hayatı da gösterirdi.
Bir gün derste tahtaya bir üçgen çizip şöyle demişti:
> “Bakın çocuklar, taban alanı sadece bir şeklin alt kısmı değildir.
> O, bütün yapının yükünü taşıyan temeldir.
> Eğer taban doğru hesaplanmazsa, hiçbir yükseklik kalıcı olmaz.”
Elif o gün not defterine şöyle yazmıştı:
“İnsanın kalbinde de bir taban alanı vardır; güven, sevgi ve anlamdan oluşur.”
Ali bunu o zaman fark etmemişti. Ama yıllar sonra, kendi hayatında dengeleri kaybettiğinde, o cümle yankılandı zihninde:
“Temel doğru değilse, yükseklik anlamsızdır.”
---
Ali’nin Dünyası: Hesaplarla Kurulan Hayat
Ali mühendis olmuştu. Her sabah projelere bakar, metrelerle, santimetrelerle uğraşır, taban alanını titizlikle hesaplardı.
Ama kendi hayatının taban alanını hiç ölçmemişti.
Evlenmişti, çocukları olmuştu, ama bir gün fark etti ki, ne kadar yüksek binalar yaparsa yapsın, iç dünyasında bir boşluk vardı.
O gün iş yerinde yeni bir proje geldi:
Bir kültür merkezinin temel planını çizecekti.
Ama ilginçtir, projenin ortağı o eski sınıf arkadaşı Elif’ti.
Aradan geçen yıllara rağmen, Elif’in adı dosyada yazarken bile Ali’nin içi ısındı.
Belki de hayatın çizdiği o eğriler, onları yeniden aynı düzleme getirmişti.
---
Elif’in Dünyası: Duyguların Geometrisi
Elif artık bir mimardı.
O, çizgileri duygularla birleştiren bir tasarımcıydı.
Bir binaya bakarken sadece duvarları değil, insan ilişkilerini de düşünürdü.
Projeyi konuşmak için bir araya geldiklerinde Elif, masaya kâğıdı yaydı ve gülümseyerek sordu:
> “Ali, taban alanını nasıl hesaplıyorduk hatırlıyor musun?”
Ali refleksle yanıtladı:
> “Taban uzunluğu çarpı yükseklik tabii.”
Elif başını iki yana salladı, gözleri gülüyordu:
> “O formül doğru ama eksik.
> Çünkü bir yapının tabanını sadece ölçüler değil, amacı da belirler.
> Eğer neyi taşıyacağını bilmiyorsan, o alan hiçbir şeyi ayakta tutamaz.”
Ali o anda anladı.
Yıllardır sayılarla ölçtüğü dünyada, duygularla kurulan temelleri unutmuştu.
Belki de taban alanı sadece zeminin değil, insanın vicdanının da ölçüsüydü.
---
Bir Formülün İçindeki Hayat: Alan = Genişlik x Derinlik
Elif projede bir öneri sundu:
Binanın girişinde bir “insanlık alanı” yaratmak.
Yani herkesin bir süre durup nefes alacağı, geçmişini hatırlayacağı bir köşe.
Ali önce buna “gereksiz detay” gözüyle baktı.
Ama Elif’in şu sözleri, her şeyi değiştirdi:
> “Ali, bir binanın tabanı sağlam olabilir ama eğer insanların kalbinde yer etmiyorsa, o yapı asla kalıcı olmaz.”
O an Ali fark etti ki, taban alanı aslında sadece yüzey ölçüsü değil, duygusal kapasite anlamına da geliyor.
Bir insanın kalbi de bir yapı gibiydi:
Ne kadar genişse, o kadar çok sevgiyi, affı, anlayışı barındırabiliyordu.
O yüzden belki de doğru formül şuydu:
Taban Alanı = Genişlik (akıl) x Derinlik (kalp)
---
Erkek ve Kadın Zihninin Kesişimi: Matematik ve Empati
Ali’nin mühendis zihniyle Elif’in mimar ruhu birleştiğinde, ortaya sadece bir bina değil, bir felsefe çıktı.
Ali her şeyi ölçmeye çalışıyordu — stratejik, düzenli, çözüme odaklı.
Elif ise her şeyi hissetmeye çalışıyordu — empatik, anlamlı, insana dokunan.
Projeleri ilerledikçe fark ettiler ki, tıpkı bir taban alanı gibi, birbirlerinin fikirlerini taşıyorlardı.
Ali’nin planları sağlamlık getiriyor, Elif’in dokunuşları insanlık katıyordu.
Yani denge, akıl ve kalp arasındaki ortak zeminde doğuyordu.
İşte o zaman anladılar:
Bir yapının temeli kadar, bir ilişkinin, bir toplumun, bir hayatın da taban alanı vardır.
Ve o alan, sayılarla değil, duygularla ölçülür.
---
Bir Hatıra, Bir Ders: Füsun Hoca’nın Mirası
Kültür merkezi tamamlandığında, açılış günü duvarda bir yazı asılıydı.
Elif’in fikriydi bu.
Üzerinde şu cümle yazıyordu:
> “Taban alanı, sadece bir zemini değil, bir insanın değerlerini taşır.” – Füsun Hoca
Ali o yazıya uzun uzun baktı.
Gözleri doldu.
Füsun Hoca’nın sesini yeniden duyar gibiydi.
O anda fark etti ki, aslında herkes hayatında bir “taban alanı” arıyor:
Kimi sevgide, kimi inançta, kimi bir formülde...
---
Sonuç: Hayatın Formülü
Bir yapının taban alanı, onun sağlamlığını belirler.
Bir insanın taban alanı ise, onun kim olduğunu.
Belki de bu yüzden, hayatın en doğru formülü hâlâ şu kadar basit:
> “Ne kadar sağlam bir temel kurarsan, o kadar yükselebilirsin.”
Ama dostlar, unutmayın:
O temeli sadece sayılarla değil, duygularla da inşa etmek gerekir.
Şimdi size soruyorum forumdaşlar;
Siz kendi hayatınızın taban alanını nasıl ölçüyorsunuz?
Akıl mı daha geniş sizde, yoksa kalp mi daha derin?