Nevruz Bayramında ne yapılıyor ?

Sarp

New member
Nevruz Bayramı: Baharın Yeniden Doğuşu mu, Toplumsal Yansımaların Aynası mı?

Nevruz yaklaşırken içimde hep aynı his uyanıyor: bir yandan doğanın yeniden canlanışının coşkusunu hissediyorum, diğer yandan bu bayramın taşıdığı kültürel, sosyal ve politik anlamların karmaşıklığını düşünüyorum. Çünkü Nevruz sadece bir bahar kutlaması değil; aynı zamanda kimliklerin, toplumsal rollerin, hatta sınıf farklarının bile görünür olduğu bir sosyal sahne. Her ateşin etrafında dönen hikâyeler var — kimimiz için özgürlük, kimimiz için gelenek, kimimiz içinse hatırlanması gereken bir kimlik ifadesi.

Nevruz’un Kökeni ve Çok Katmanlı Anlamı

Nevruz, Orta Asya’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada kutlanıyor. Kimi yerde “baharın gelişi”, kimi yerde “Kawa’nın zalim Dehak’a başkaldırısı” olarak biliniyor. Ama her anlatıda ortak bir öz var: yeniden doğuş, direniş ve umut.

Bu yönüyle Nevruz, doğanın döngüsüyle insanın toplumsal mücadelesini birleştiren nadir bayramlardan biridir. Ancak bu bayramın kutlanma biçimi, toplumların içindeki güç ilişkilerini, cinsiyet rollerini ve sınıfsal ayrımları da yansıtır. Nevruz’un sadece bir “kültürel etkinlik” olmadığını, aynı zamanda bir toplumsal aynaya dönüştüğünü fark etmemek imkânsız.

Kadınların Empatik Katılımı: Nevruz’un Sessiz Kahramanları

Nevruz kutlamalarında kadınların rolü genellikle “renk katan” bir unsur olarak anlatılır; oysa bu yüzeysel bir tanım. Kadınlar, özellikle kırsal bölgelerde Nevruz’un hazırlık aşamasında en çok emek veren, sofrayı kuran, kıyafetleri hazırlayan, çocuklara gelenekleri aktaran kişilerdir. Ancak onların emeği, genellikle görünmez bir alanda kalır.

Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle, erkekler meydanda ateşin üstünden atlayan “görünür kahramanlar” olurken, kadınlar perde arkasında kültürün sürekliliğini sağlar. Bu fark, sadece Nevruz’a özgü değil, birçok toplumsal etkinliğin ortak çelişkisidir.

Kadınların Nevruz’daki empatik yaklaşımı, toplumsal barış ve dayanışma duygusuna dayanır. Onlar bayramı bir direniş değil, birleştirici bir umut olarak görür. Özellikle etnik farklılıkların gerilim yarattığı bölgelerde kadınlar, Nevruz’u “insanı insana yaklaştıran” bir fırsat olarak yaşar.

Ama şu soruyu sormak gerekir: Kadınların bu empatik yaklaşımı neden hâlâ sembolik bir “katılım” olarak görülüyor da, toplumsal öncü bir güç olarak kabul edilmiyor?

Erkeklerin Çözüm Odaklı Katılımı: Geleneği Yeniden Tanımlamak

Erkeklerin Nevruz’a yaklaşımı çoğu zaman daha stratejiktir. Onlar için bayram, bir güç gösterisi ya da tarihsel bir sembol olabilir. Özellikle bazı kültürel alanlarda Nevruz, erkeklerin topluluk liderliği ve dayanışma alanı olarak görülür. Ateşin üstünden atlamak, davul zurna eşliğinde meydanda durmak, bayrağı taşımak… Bunların hepsi bir “varlık göstergesi” haline gelir.

Fakat son yıllarda bazı erkeklerin Nevruz’u yeniden yorumladığı da görülüyor. Artık sadece “kutlama” değil, “diyalog” alanı yaratmaya çalışan bir anlayış gelişiyor. Özellikle genç erkekler, Nevruz’u farklı kültürler arasında köprü kurmanın aracı olarak görüyor. Onlar çözüm odaklı düşünüyor: “Bu bayramı nasıl birlikte kutlayabiliriz?”, “Kimlik farklarını nasıl saygıyla ifade edebiliriz?”

Bu dönüşüm umut verici. Çünkü erkeklerin stratejik aklıyla kadınların empatik gücü birleştiğinde Nevruz’un özündeki barış mesajı gerçek anlamını bulabilir.

Irk ve Kimlik Boyutu: Nevruz’un Politik Yükü

Nevruz’un en hassas yanlarından biri, ırk ve kimlik meseleleriyle ilişkisidir. Bazı coğrafyalarda Nevruz, bir halkın direniş sembolü; bazılarında ise bir devlet politikası aracıdır. Kürtler için Nevruz, tarihsel olarak kimlik ve özgürlük mücadelesinin simgesidir. Türk kültüründe ise Ergenekon’dan çıkışın, yeniden doğuşun kutlamasıdır.

Bu iki anlatı arasında bir gerilim olduğu kadar, bir ortaklık da vardır: her ikisi de yeniden var olma iradesini taşır. Ancak politik sınırlar, bu ortaklığın önüne duvar örer.

Sınıf faktörü ise bu tabloya başka bir boyut katar. Büyük şehirlerde Nevruz genellikle “festival havasında” geçerken, kırsal bölgelerde hâlâ halkın kendi elleriyle kurduğu sofralarda, imece usulüyle kutlanır.

Şu soru tam burada anlam kazanıyor: Nevruz kimin bayramı? Sadece geleneksel köy kutlamalarının mı, yoksa politik anlamlar yükleyen şehirli kitlelerin mi?

Sınıf Farkı ve Erişim: Kutlama Kimin Hakkı?

Sınıfsal farklar Nevruz’un kutlama biçimlerini de belirliyor. Ekonomik gücü yüksek kesimler için Nevruz, kültürel bir gösteri haline gelirken; düşük gelirli kesimler için çoğu zaman toplumsal dayanışma fırsatıdır.

Bir mahalledeki gençler ateş yakarken, şehir merkezindeki oteller “Nevruz Gala”ları düzenliyor. Aynı isim, ama tamamen farklı anlamlar. Bu durum, kültürel eşitsizliğin kutlamalara bile sızdığını gösteriyor.

Peki, Nevruz’un özündeki “yeniden doğuş” fikrini, bu sınıf farklarını azaltmak için bir fırsata çevirmek mümkün değil mi?

Toplumsal Duyarlılık ve Tartışma Alanı

Forumlarda, sosyal medyada veya mahalle sohbetlerinde bu konuyu açtığımda farklı tepkiler geliyor. Kimisi “Nevruz siyasallaştı, anlamını yitirdi” diyor. Kimisi “tam tersine, anlamını kazandı çünkü insanlar artık farkında” diyor.

Bu farklılıkların kendisi bile Nevruz’un gücünü gösteriyor aslında. Çünkü hiçbir bayram, bu kadar çok kimliği, duyguyu ve düşünceyi aynı potada eritemezdi.

Ama şunu kabul etmek gerekiyor: Nevruz’un anlamı, onu kutlayanların çeşitliliğinde gizli. Kadınların empatisi, erkeklerin çözümcülüğü, farklı halkların hikâyeleri bir araya geldiğinde bu bayram gerçekten “yeniden doğuş”a dönüşüyor.

Son Söz: Ateşin Üzerinden Değil, Kalplerin Üzerinden Atlayabilmek

Nevruz Bayramı, ateşin üstünden atlamakla sembolleşir ama belki de asıl ateş kalplerimizde yanar. Toplumsal cinsiyet kalıpları, sınıf farkları, ırksal önyargılar... Asıl atlamamız gereken ateş bunlar.

Kadınların şefkatli dayanışmasıyla erkeklerin çözüm arayışı birleştiğinde, o ateş sadece yakmaz, aydınlatır da.

O yüzden bu forumda sormak istiyorum:

Sizce Nevruz sadece bir mevsim geçişi mi, yoksa toplumun kendini yeniden inşa etme çağrısı mı?

Ve daha da önemlisi…

Gerçek yenilenme, doğada mı olur, yoksa insanın vicdanında mı?
 
Üst