Emek Vermek Neden Önemlidir ?

Irem

New member
Emek Vermek Neden Önemlidir?

Selam dostlar,

Bu akşam sizlerle içimi ısıtan, biraz da düşündüren bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir şeyin kıymetini ancak ona alın terimizi kattığımızda anlarız ya… İşte öyle bir hikâye bu. Biraz sabırdan, biraz sevgiden, biraz da “emeğin kutsallığından” bahsedeceğim. Belki siz de okurken kendi hayatınızdan bir parça bulursunuz.

---

Bir Taşın Üstünde Başlayan Hikâye

Küçük bir kasabada yaşayan Kemal vardı. Gençliğinde gözü kara, hırslı bir adamdı. Hayatta her şeyin hızla olmasını isterdi. “Sonuç önemli,” derdi hep. “İnsan isterse her şeyi kısa yoldan başarabilir.” Onun bu çözüm odaklı ve stratejik bakışı, işinde hızlı ilerlemesini sağladı belki ama kalbinde bir eksiklik bırakmıştı: emek vermenin huzurunu hiç tatmamıştı.

Bir gün babasından kalma küçük bir taş atölyesini devraldı. “Şu taş işini iki haftada çözerim,” diye düşünüyordu. Oysa bu iş, aceleye gelecek bir şey değildi. Taşın ruhu vardı; şekil alması için el değil, gönül gerekiyordu.

Tam o sıralarda kasabaya yeni bir öğretmen gelmişti: Elif. Sessiz, ama bir o kadar da derin bakışlı bir kadındı. Öğrencilerine sadece bilgi değil, yürek de öğretirdi. Elif için emek, bir şey yapmaktan çok, o şeye ruh katmaktı.

---

Bir Ustanın Sabrı

Kemal bir gün sabırsızlıkla yaptığı bir taş heykeli Elif’e gösterdi.

“Bak,” dedi gururla. “Sadece üç günde bitirdim. Bence fena olmadı.”

Elif uzun uzun baktı, sonra yavaşça söyledi:

“Evet, güzel olmuş… Ama sence taş sana güvenmiş mi?”

Kemal şaşırdı. “Ne demek o?”

Elif gülümsedi:

“Taş, sabırla işlendiğinde sana kendini açar. Emek, sadece elin değil, kalbin de dokunmasıdır. Sen taşın içindekini çıkarmamışsın, sadece yüzünü oymuşsun.”

O söz, Kemal’in içinde yankılandı. Çünkü yıllardır yaptığı her işte hep yüzeyde kalmıştı. Sonuca odaklanmış, süreci görmezden gelmişti. O gece ilk defa taşın başına sessizce oturdu. Elini koydu, baktı, dinledi. Belki de ilk kez gerçekten “çalışmaya” başladı.

---

Emeğin Sessiz Dönüşü

Günler geçti. Her gün taşın başında biraz daha sabretmeyi, biraz daha anlamayı öğrendi. Taşın damarlarını, gölgesini, direncini… Ve her darbede kendinden bir şey kattı. Elif onu uzaktan izliyordu. Onun bu değişimini görünce kalbinde bir umut belirdi: belki de emek, sadece yapılan işe değil, insanın kendine de verilen bir hediyeydi.

Bir akşam Kemal atölyesini kapatırken, Elif uğradı. Rafın üstünde yeni bir heykel vardı: yarısı tamamlanmış bir anne figürü. Kadının elleriyle toprağa dokunduğu, yüzünde huzurlu bir ifade vardı.

“Elif,” dedi Kemal, “ilk defa acele etmedim. Her bir dokunuşu hissettim. Belki hâlâ bitmedi, ama sanki taşla konuşmayı öğrendim.”

Elif gözlerini heykelden ayırmadan fısıldadı:

“İşte şimdi taş da sana güvenmiştir.”

---

Erkeğin Stratejisi, Kadının Sezgisi

Kemal hep çözüm arayan bir adamdı. Ama Elif, çözüm değil anlam arıyordu. Bu iki dünya bir araya geldiğinde ortaya başka bir şey çıktı: emekle yoğrulmuş bir denge.

Kemal artık her işe stratejiyle değil, sezgiyle başlıyordu. “Plan yapmak iyidir,” derdi, “ama kalbini duymadan yapılan plan, taştan fark etmez.”

Elif ise onun düzeninden, sabrından etkilenmişti. Kadınların içgüdüsel sevgisiyle erkeklerin akılcı yönü birleşince, emek anlam kazandı.

Bir gün kasabadaki çocuklar atölyeye geldi. Elif, çocuklara elleriyle taş işlemeyi öğretti, Kemal ise onlara sabrı. O an fark ettiler ki, emek yalnızca bir şeyi ortaya koymak değil; insanı insan yapan, içini dolduran bir yolculuktu.

---

Zamanın Ötesinde Bir Miras

Yıllar geçti. Kasaba büyüdü, insanlar değişti. Ama Kemal’in taş atölyesi hep aynı kaldı. Onun o ilk anne heykeli, hâlâ atölyenin ortasında duruyordu. Yarım kalmış gibi görünse de, aslında tamamlanmıştı. Çünkü o heykel, bir emeğin hikâyesiydi.

Bir gün Elif yıllar sonra geri döndüğünde, atölyede Kemal’in oğlu Can’ı gördü. Aynı taşın başında, aynı sessizlikle çalışıyordu.

Elif sordu: “Baban öğretti mi sana bu işi?”

Can gülümsedi: “Bana işi değil, beklemeyi öğretti. Emek vermeyi.”

Elif o an anladı; emek sadece bir çabanın değil, bir sevginin devamıydı. Bir kuşaktan diğerine, kalpten kalbe geçen bir miras…

---

Forumdaşlara Bir Söz

Dostlar, hepimiz bir şeyler için çabalıyoruz. Kimimiz hayallerimiz için, kimimiz sevdiklerimiz için, kimimiz sadece “bir şeyleri başarabildiğimizi” hissetmek için. Ama bazen hızla sonuca ulaşmak uğruna en önemli şeyi unutuyoruz: emeğin dönüştürücü gücünü.

Emek, sadece bir işi yapmak değildir.

Bir şeye zamanını, sevgini ve sabrını katmaktır.

Bir çocuğu büyütmek, bir yemeği pişirmek, bir kalbi onarmak…

Hepsi emek ister, çünkü insan, verdiği emek kadar güzelleşir.

Peki siz ne düşünüyorsunuz dostlar?

Sizce emek sadece zahmet midir, yoksa insanın ruhunu şekillendiren bir armağan mı?

Yorumlarınızı, yaşadığınız küçük ama değerli emek hikâyelerinizi duymak isterim.

Belki de hepimiz, kendi taşımızı sabırla yontarken, aynı hikâyenin farklı kahramanlarıyız…
 
Üst