Duygusal zeka eksikliği nedir ?

Mert

New member
Duygusal Zeka Eksikliği: Gözden Kaçan Bir Yetenek Mi?

Merhaba arkadaşlar,

Bazen insanların duygusal zekaları hakkında pek konuşulmaz, ama hepimizin hayatında ne kadar etkili olduğunu anlatan bir hikâye paylaşıyorum. Bir arkadaşım bana, "Duygusal zeka eksikliği nedir?" diye sorduğunda, bir yandan bu konuda düşünmeye başladım. Gerçekten de, çoğu zaman insanlar duygusal zekayı göz ardı ediyor. Duygusal zeka eksikliği, kimi zaman fark edilebilecek kadar açık, kimi zaman ise o kadar ince bir detay olarak kalabiliyor ki, insan bunun ne kadar önemli bir konu olduğunu anlayamayabiliyor.

Bugün, duygusal zeka eksikliği konusunu bir hikâye üzerinden keşfedeceğiz. Hikâyemizde, duygusal zekanın iş dünyasında, ilişkilerde ve sosyal hayatta nasıl fark yaratabileceğini göreceğiz. Karakterlerimizin üzerinden, erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik, kadınların ise empatik ve ilişkisel bakış açılarını nasıl dengeleyebileceğimizi de tartışacağız. Hadi başlayalım!

Bir Ailede Duygusal Zeka Eksikliği: Ahmet ve Zeynep'in Hikayesi

Ahmet, bir yönetici olarak işyerinde oldukça başarılıydı. Her şey onun için stratejikti; hedefler belliydi, süreçler düzenliydi, ve her şeyin nasıl yapılacağı konusunda bir planı vardı. İş dünyasında onu tanıyan herkes, çözüm odaklı yaklaşımını takdir ederdi. Herhangi bir problem karşısında, çözüm üretmek Ahmet için çok basitti. Ama kişisel ilişkilerinde, duygusal zekâ eksikliği bir engel haline gelmişti.

Zeynep, Ahmet’in eşi ve duygusal zekâ konusunda Ahmet’ten çok farklı bir yaklaşım sergileyen bir kadındı. Zeynep, insanların duygularını anlamaya, empati yapmaya ve ilişkileri derinleştirmeye büyük önem verirdi. Zeynep’in dünya görüşü, her şeyin "duygusal" yönünü merkeze alıyordu. Ahmet işyerinde planlarla, hedeflerle, sonuçlarla ilgilenirken, Zeynep evdeki küçük şeylerin, duygusal ihtiyaçların ve insan ilişkilerinin önemine dikkat ederdi.

Bir akşam, Zeynep’in iş yerindeki yoğunluktan dolayı eve geldiğinde yorgundu. Ahmet, çözüm odaklı yaklaşımıyla hemen şöyle dedi: "Bu kadar yorgunsan, neden dışarıda yemek yemiyoruz? Sadece bir akşam dışarı çık, rahatla."

Zeynep gülümsedi ama içinde bir şeyler eksikti. "Benim ihtiyacım olan sadece dışarıda yemek değil," dedi, "Sadece seninle biraz daha derin sohbet edebilmek istiyorum. Günüm nasıl geçti, neler hissettim, buna zaman ayırmak istiyorum."

Ahmet, gözleriyle birkaç saniye düşündü. Çözümün dışarıda yemek olduğunu düşünen bir zihniyetle, Zeynep’in duygusal ihtiyacını anlamak bir hayli zordu. "Ama neden hala böyle duygusal şeylerle meşgul oluyorsun? Bir çözüm üretmeliyiz, değil mi?" dedi, biraz da şaşkın bir şekilde.

Duygusal Zeka Eksikliği: Ahmet'in Perspektifi

Ahmet, duygusal zekâ eksikliğini fark etmiyordu. Onun için duygular, çözülmesi gereken problemlerdi, anlaşılması gereken sinyaller değil. İşte tam burada, toplumun genellikle erkeklere yüklediği "güçlü ve çözüm odaklı olma" baskısı devreye giriyordu. "Duygusal zekâ" kavramı, erkeklerin toplumdaki işlevsel rollerine genellikle dahil edilmez. Erkekler, geleneksel olarak güçlü, stratejik ve çözüm odaklı olmaları beklenen bireylerdir. Ahmet de bu rolün içine sıkışmıştı.

Ancak Ahmet’in yaptığı en büyük hata, Zeynep’in ihtiyacı olan şeyi göz ardı etmesiydi: bağ kurma. Çoğu erkek için duygusal zekâ, bir beceri değil, bir lüks gibi algılanabilir. Toplumun erkeklere biçtiği bu role sıkışmış Ahmet, Zeynep’in duygusal ihtiyaçlarını gözden kaçırmıştı. Onun için bir sorun vardı ve sorunun çözülmesi gerekiyordu. Duygusal bir destek, ona "çözüm" gibi gelmemişti.

Zeynep’in Empatik Yaklaşımı: Duygusal Zeka İhtiyacı

Zeynep, Ahmet’in yaklaşımını doğru anlamıştı. Ancak, kadınların çoğu zaman çözüm bulmak yerine empatik bir bakış açısı geliştirmeleri gerektiğine dair toplumsal bir baskı ile karşılaşırlar. Zeynep, çözümün sadece dışarıda yemek yemek olmadığını biliyordu. Ahmet’in duygusal zekâ eksikliğini anladı, ancak ona bunu bir şekilde anlatmaya çalıştı.

“Bazen problemleri çözmeye çalışmak yerine, sadece dinlemek yeterlidir,” dedi Zeynep, “Duygusal zekâ dediğimiz şey, aslında birbirimizi anlamaktan ve birlikte bir bağ kurmaktan geçiyor. Belki biz bir çözüm üretmek zorunda değiliz; belki sadece birbirimizi daha fazla anlamalıyız.”

Zeynep, duygusal zekâ eksikliğini anlamıştı, çünkü toplumun kadına atfettiği empati rolü sayesinde, duyguları okuma ve anlayabilme becerisine sahipti. Duygusal zekâ, yalnızca duyguları anlamak değil, aynı zamanda bu duygularla başa çıkabilme ve başkalarının duygusal ihtiyaçlarına duyarlı olma becerisidir.

Duygusal Zeka ve Toplumsal Yapı: Tarihsel Bir Perspektif

Duygusal zekâ eksikliği, sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda tarihsel ve toplumsal bir yapının sonucu olarak karşımıza çıkar. Erkeklerin toplumda çözüm odaklı olmaları beklenirken, kadınlardan empati ve duygusal bağ kurma becerisi istenmiştir. Bu durum, toplumsal rollerin ve cinsiyet eşitsizliğinin bir yansımasıdır.

Günümüzde ise, erkeklerin de duygusal zekâ geliştirmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Duygusal zekâ, sadece kadınlar için değil, tüm bireyler için hayati bir beceridir. İnsanların empatik, ilişkisel ve çözüm odaklı olabilmesi, hem iş hayatında hem de özel hayatlarında başarıyı getiren unsurlardır.

Sonuç ve Düşünceler

Ahmet ve Zeynep’in hikâyesi, duygusal zekânın hayatımızdaki önemini gösteriyor. Duygusal zekâ eksikliği, bazen küçük ama derin etkiler yaratır. Çözüm odaklı olmak, bazen doğru bir yaklaşım olabilir, ancak empati, dinleme ve bağ kurma, gerçekten sağlıklı bir ilişki için olmazsa olmazdır.

Sizce, duygusal zekâ eksikliği kişisel bir eksiklik mi, yoksa toplumun dayattığı rollerin bir sonucu mu? Hangi becerilerimiz geliştirilse, ilişkilerde daha sağlıklı bir denge kurabiliriz?
 
Üst