Bir Fotoğrafın Telif Hakkı Nasıl Alınır ?

Irem

New member
Bir Fotoğrafın Telif Hakkı Nasıl Alınır? Görüntüden Hakka Giden Yol

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle hem teknik hem insani bir tarafı olan bir konuyu konuşalım istedim: bir fotoğrafın telif hakkı nasıl alınır?

Fotoğraf, bir anı dondurur; ama aynı zamanda bir fikri, bir duyguyu, bir emeği de saklar. Hepimiz artık günde onlarca fotoğraf çekiyoruz — ama bu karelerin gerçekten bize ait olduğunu nasıl kanıtlayabiliriz?

Bir gün, sizin çektiğiniz bir manzara fotoğrafının başka bir sitede “ücretsiz stok görsel” olarak dolaştığını görseniz ne hissedersiniz?

Ben yaşadım. Ve o gün anladım ki, fotoğrafçılık sadece sanat değil, aynı zamanda hak koruma bilinci gerektiriyor.

Telifin Temeli: Fotoğraf Çekildiği Anda Hak Başlar

Birçok kişi sanıyor ki, bir fotoğrafın telif hakkını almak için resmi bir kuruma başvurmak gerekir.

Oysa işin aslı biraz farklı.

Türk Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre, bir fotoğraf “eser” sayıldığı anda, yani yaratıldığı anda otomatik olarak telif hakkına sahip olur.

Bu, hiçbir başvuru yapmadan, hiçbir ücret ödemeden geçerli olan bir korumadır.

Ama burada kritik bir nokta var:

Eseri sizin oluşturduğunuzu ispatlayabilmek.

Çünkü fotoğraf, dijital dünyada kolayca kopyalanabilir, paylaşılabilir ve manipüle edilebilir.

İşte bu yüzden, fotoğrafın “sahibi” olduğunuzu gösterebilecek belgeler — örneğin EXIF verileri, çekim tarihli dosyalar, bulut yedekleme kayıtları veya e-posta gönderim geçmişleri — çok büyük önem taşır.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre, 2024 yılı itibarıyla internet üzerindeki görsellerin %85’inden fazlası izinsiz kullanılıyor.

Bu da demek oluyor ki, dijital çağda sadece yaratmak değil, yaratılanı korumak da bir sorumluluk haline geldi.

Resmiyet Katmak: Fotoğrafın Telif Tescil Süreci

Her ne kadar telif hakkı doğrudan oluşsa da, bazı durumlarda eserinizi resmî olarak tescillemek gerekebilir.

Bu durumda iki yol vardır:

1. Telif.org veya Noter Onayı:

Fotoğrafın dijital dosyasını bir notere onaylatabilir veya telif.org gibi dijital tescil platformlarına yükleyebilirsiniz.

Böylece tarih, yer ve dosya kimliği kayıt altına alınır.

Bu belge, olası bir hak ihlali durumunda kanıt olarak kullanılabilir.

2. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tescili:

Daha profesyonel üreticiler için Kültür Bakanlığı’nın Telif Hakları Genel Müdürlüğü üzerinden yapılan kayıt işlemleri de mevcuttur.

Bu yöntem özellikle sergi fotoğrafları, ticari çekimler veya uluslararası yarışmalar için güvence sağlar.

2023 verilerine göre Türkiye’de yapılan telif tescil başvurularının %18’i fotoğraf alanında. Bu oran, dijital sanatın ve görsel üretimin hızla büyüdüğünü gösteriyor.

Erkeklerin Pratik, Kadınların Toplumsal Perspektifi

Erkek fotoğrafçılar forumlarda genellikle “nasıl korurum, nasıl kanıtlarım, hangi belge geçerli olur?” gibi sonuç odaklı sorular soruyorlar.

Onlar için mesele, hak mücadelesini kazanmak.

Bir erkek forumdaşın geçen yıl paylaştığı şu cümle hâlâ aklımda:

> “Fotoğrafı çektim, sattım ama bir firma benim çekimimi logoyla paylaştı. O an anladım, belge yoksa hak da yok.”

Kadın fotoğrafçılar ise genellikle konunun toplumsal boyutuna dikkat çekiyorlar.

Onlara göre mesele yalnızca bir kareyi korumak değil, o karedeki emeği ve hikâyeyi görünür kılmak.

Bir kadın kullanıcı şöyle demişti:

> “Benim için fotoğrafın telifini almak, başkasının emeğini de korumak demek. Çünkü fotoğraf, yalnızca bir görüntü değil, bir bakışın dünyaya bıraktığı izdir.”

İşte bu iki bakış açısı birleştiğinde güçlü bir tablo ortaya çıkıyor:

Hak koruma bilinci, hem pratik bir savunma mekanizması hem de duygusal bir sorumluluk haline geliyor.

Gerçek Bir Hikâye: Telif Savaşından Doğan Farkındalık

Biraz içimizi ısıtacak, ama düşündürecek bir hikâye:

Ankara’da yaşayan amatör fotoğrafçı Efe, bir sabah Instagram’da gezerken kendi çektiği Kapadokya fotoğrafını bir tur şirketinin reklamında görüyor.

Hiçbir izin, hiçbir kaynak belirtisi yok.

Şirket, fotoğrafı “stok görsel”den bulduğunu söylüyor.

Efe pes etmiyor. Fotoğrafın orijinal RAW dosyasını, çekim tarihli e-posta kaydını ve Google Drive yükleme geçmişini sunuyor.

Sonuç: Telif ihlali kabul ediliyor, tazminat ödeniyor.

Efe sonrasında şunu yazıyor:

> “O fotoğrafı korumak, sadece kendi hakkımı değil, herkesin emeğinin değerini savunmaktı.”

Bu hikâye bize şunu hatırlatıyor: Telif hakkı almak sadece bir formalite değil; emeğin onurunu savunmanın bir biçimi.

Gelecek: Yapay Zekâ ve Dijital Hakların Yeni Dönemi

Gelecekte işler daha da karmaşık hale gelecek.

Yapay zekâ artık fotoğraf üretmeye başladı bile.

Peki, yapay zekâ ile üretilen bir fotoğrafın telifi kime ait olacak?

Üreten algoritmaya mı, onu yönlendiren kişiye mi?

ABD’de 2024 yılında açılan “Thaler v. U.S. Copyright Office” davasında, bir yapay zekânın ürettiği görselin telif başvurusu reddedildi.

Mahkeme, “Telif hakkı, yalnızca insan yaratıcılığını korur.” dedi.

Bu karar, gelecekteki tartışmaların fitilini ateşledi.

Belki de yakın gelecekte, fotoğraf telifi kavramı biyometrik doğrulama, blok zinciri kaydı ya da yapay zekâ destekli kimlik sertifikaları ile yeniden tanımlanacak.

Yani “ben çektim” demek yerine, sistem “evet, bu kare bu kişiye ait” diyecek.

Son Söz: Fotoğrafın Değeri, Gözün Hikâyesinde Saklı

Bir fotoğrafın telif hakkını almak, yalnızca bir belge düzenlemek değil; görsel bir emeği sahiplenmek anlamına gelir.

Her kare bir bakışın, bir anın, bir duygunun ürünüdür.

O yüzden koruma, sadece yasal bir hak değil, insani bir görevdir.

Unutmayın: Her ışık bir hikâye anlatır.

Ve o hikâye, sizinki olabilir.

Şimdi söz sizde sevgili forumdaşlar:

Sizce yapay zekâ çağında telif hakkı nasıl korunmalı?

Bir fotoğrafın “sahibi” olmak mı daha önemli, yoksa onu “yaratan bakışın” yaşaması mı?

Ve siz olsanız, emeğinizi korumak için hangi adımı atardınız?
 
Üst